Hayaller Bozcaada

Dile kolay 6 yıl zaman ne hızlı akıp geçiyor değil mi? İlk Bozcaada merakım o zamanlar başladı yaz aylarına doğru açardım kaynakları araştırır, programlardım hooop bir terslik çıkar ve iptal ederdim. Tam 6 seneyi bulmuş, belki doğru zaman buymuş. Keşifçi yönümün çıktığı, sırt çantamı alıp çıkabileceğim bir zamanda orada olmalıymışım, tam bir hafta önceden aldım biletimi. Tabii 6 yılda gidilmek istenen yer listesi epey artış göstermiş bulundu. Gidebildiğim kadarına gitmek kar olacak diye koyuldum zaten yola, malum bayram dönemine denk getirince pek vaktim yoktu orada kalmak için. Şarköy üzerinden yola çıkınca sabah 7.30’ta başlayan yolculuğum 12’de Ada’ya ayak basmamı sağladı.

Yaklaşmaya başladıkça içimde kelebekler hareketlenmeye başladı, sonunda istediğim yere varıyordum. Hemen kendimi meşhur Ayazma Koyu’nun o berrak ve buz gibi soğuk suyuna atıverdim. İlk baya zorlandım tabii ama sonra girince çıkmak istemedim. Denizin tadını yaklaşık 3 saat doyasıya çıkardım ama daha gidilecek çok yer var deyip, tuzlu tenim ve ıslak saçlarımla koyları gezmeye başladım. Hepsi birbirinin aynısı olan sadece doluluk oranı değişen bu koylarda vakit geçirmek ne hoş oluyor, bir bilseniz.

Yolumun üzerinde bulunan Güler Ada Wine & Jam’ de aldığım soluğu, reçeller çok cezbetmedi beni ama özel şaraplarının damağımda oluşturduğu o hisle “Evet, şarap cennetindeyim” dedim.

Burada zeytin ağaçları altında şarabınızı yudumlayabilirsiniz, sakinliği ve sadeliğiyle Ada’nın kalabalığından ayrılmış burası.

Oradan Rum mahallesine doğru inişe geçtim, listemde yer alan meşhur yerleri deneyimleme sırası geldi. Çiçek Pastanesi’nde epey sıra vardı, ürünler bitmek üzereydi ki ucundan ucundan damla sakızlı, bademli ve çatlayan kurabiyelerini tatma fırsatını yakaladım. Damla sakızlı yine benim için sıradan bir seçenek olarak kalırken, çatlayan ve bademli ile büyük bir çekişmeye girdi tüm duyularım. Kalan sadece bademli olunca onu aldım hemen, 1 haftadır bitmesin diye bir ısırık alıp bırakıyorum 🙂 Kilosu 50 tl olan bedemli kurabiyeye değer mi derseniz, tabii ki değer ama Damla Sakızlı 45 idi o fazla geldi bana.

 #BenimFavorim badem lokumu oldu 🙂

Sokaklarda gezinirken yaşadığım durum “Aaa burası orası mıymış,  burayı eklemiştim ki listeme ” gibi uızayan iç geçirişlerime karışık sevinçlerimdi. Bolca fotoğraf çekip, evlerinin önünde oturan güler yüzlü insanların bayramlarını kutlayarak devam ettim keşfime…

 Sokak aralarında gizli mekanlar var…

  Bakkal’da uğrayamadığım ama listemde bulunan yerler arasında hala, ikinci ziyaretimde listeyi tamamlamak üzere zamanla yarışacağım..

Sırada Talay Şarapçılık vardı, fiyatlar uygunda fakat tadımı yasakladıkları için performansla kıyaslayamadım. Bu sefer keşif için geldiğimden, öyle şarap alışverişlerine hiç girmedim çünkü biliyorum ki sonunu getiremez dönüş yolunda söylenirdim. Hem daha evdeki İtalyan şaraplarım var sırada…

Bilgilendirme yapan ekip oldukça profesyoneldi. Hatta detaylı fotoğraf çektiğimi görünce bana konsept bile yaptılar, sağ olsunlar.

Biraz acıktığımı hissedip, meze ve rakı dışında bir yer bulmak için dolanırken 4 Hanımeli ne denk geldim. Mantısı daha iyi olabilir, ama ortam cici…

Artık Çınaraltı’ nda soluklanma zamanım, araştırmalarım sonucu likörlü ve damla sakızlı (damla sakızsın türk kahvesini uzun zamandır beğenmez oldum) kahvemi söyledim, tam çınarın altında yerimi buldum ve keyfime başladım. Ufak notlarımı aldım, etrafta ne var ne yok diye bakındım. Kahvenin damla sakızı daha yoğun olabilirdi sanki, ben aromalılarda yoğunluğa fazla önem veriyorum 🙂

Minik kurabiye ve bademli likörümü de içip 10 tl’ cik ödeyerek (minik su ve captain black bir adet sigara dahil) Şarap tadımına geçmek için adımlarımı hızlandırmalıydım . Ama önce hesabımı ödeme bahanesiyle içeride ne var ne yok bakmaya girdim, genç ve hızlı bir ekip çalışıyor. Kasada oturan hanımefendinin Zomato yorumlarını okuduğunu görünce “Dikkate alıyor musunuz” dedim, “Elbette” yanıtı verdi.

Başarı tesadüf değildir !

Tenedion’a vardım sonunda hemen 10’lu tadım menüsünden söyledim normalde peynir tabağı vs. olmadan tam saymasamda aç olmadığımdan sadece şarap seçtim. Hazırlanan tabakları ise inceden inceden süzdüm.

 İçtiğim şarapların mantarları üzerine tarihlerini ve kimle içildiklerini yazıp saklıyorum ama burada gördüğüm mantarların şişelik olarak değerlendirilmesi bana güzel fikirler verdi 🙂

 Ada’ya özel olan kuntra üzümünden yapılan şarapların tadı enfesti, adadan şarap alacaksanız önceliğiniz onlar olsun…

Rüzgar güllerinde günü batırırken, damağınızda hoş bir tat olacak.

Ada’da 3 gün geçirilmeli kanısındayım, hep koyları hem de mekanları anca deneyimleme şansınız olacaktır.

Hayalimi gerçekleştirmiş olmamın keyifiyle bu sezonluk adayla vedalaştım, gelecek sene daha kapsamlı bir programla önceden planlayıp kalan yerleri bitireceğim 🙂

 Hediyelikler için Gelinciğe gelin 🙂

 Elbet bir gün buluşacağız bu böyle yarım kalmayacak Ada’m…

 Ada’ya dair merak ettiğiniz her türlü sorunuz için ve listemde yer alan mekanları öğrenmek için iletişime geçmeniz yeterli…

Yorum bırakın