Yeniden Bozcaada

2015’den sonra yeniden Bozcaada’da…
İlk Bozcada’ya gidişim yazlıktan yakın diye günübirlik tur ile olmuştu.
Hızlıca merkezde tur atıp, koyları gezip tamamlamıştık turu bir yerde 24 saat geçirmeden oranın ruhuna giremiyor insan fikriniz oluyor sadece hafızamda kuvvetlidir o zaman gördüğüm hiçbir yeri unutmadım. Neyse ki Eylül ayında gittiğimizde adaya hakim bir şekilde 3 gün doyasıya tatilimizi yaptık, ada ruhuna kapıldık. Rakı meze yaparız kesin diye gidip, şaraptan rakıya geçemedik. İlk gün yolculuğumuz epey uzun sürdü malesef arabasız gitme gafletinde bulunduk, akşam 10 gibi adaya varabildik bir günümüz kaynamış bulundu. Hem aç hem yorgunduk, ilk gece konakladığımız tam tepedeki Yeldeğirmeni Otel’e hızlıca eşyalarımızı bırakıp, ne yesek diye dolanmaya başladık. Eylül dönemi özellikle bağ bozumunda adada yer bulmak oldukça zor biz burayı şans eseri son dakika bulabildik, iki kişi gecelik 220 tl’ye konakladık.

IMG_5922

Kale civarında sakin olan Bizbize Cafe’ye attık kendimizi yol yorgunu olunca rakı balık kalabalığına hiç bulaşmayalım dedik, mekana özel kavurmalı burger söyledik ekmeklerini de kendileri yapıyormuş o açlık ile hamburgeri görmeden ikişer tane söyleyip Kale arkamızda deniz önümüzde yorgunluğumuzu unutuverdik.

Burgerler bir geldi ki iki kişi bir tane yese doyar şeklinde 🙂 neyse söyledik artık yenecek hepsi dedik tadı o kadar güzeldi ki bir lokma bıraksak aklımız kalacaktı. 25 tl burger 15 tl bira ile ilk akşamımızı noktaladık, sokaklarda gezinip şarabımızı alıp otelimize yerleştik. Sabah erkenden kalktık otelde kahvaltımızı ettik. Sonra ada sokaklarını gezmeye başladık. Çiçek Pastanesine gidip biraz kurabiye tırtıkladık.

AXGT6049 - Kopya

Kahve için rutin olan Çınaraltı kahvesine indik, kahve menüsünden söyledik yanında captain black, bir mini kurabiye, likör ve kahve yer alıyor. Dinlenme faslı bitince Ada’da ne var ne yok diye gündüz gözüyle tekrar tur attık.

IMG_5957

Tam denize inecekken Baro’nun arkadaşlarıyla karşılaştık onlar da bağbozumundan geliyorlardı ellerinde sepet dolusu üzümlerle… Birlikte denize gitmek için sözleştik ve bir saat sonra kendimizi koyları gezerken bulduk. Bilindik koylar haricinde arada kalanları tercih ettik, Ayana plajı ve Akvaryum koyunda denize girdik.

IMG_5961

Deniz sonrası hem şarap tadımı hem de yemek için 1948 Wine Tapas’a gittik. Tadım yapıp yemek için açtıracağımız şişemizi de seçip 4 kişiye yetecek porsiyonda ( menüde 2 kişilik servis edilir yazıyor, aldanmayın) lezzetli mi lezzetli paella yedik, ızgara balık da baya başarılıydı.

poc49fpo.jpg

Yemek faslı bitince şarap tadımımıza Çamlıbağ’da devam ettik, sokak cıvıl cıvıl herkes keyifle şarabını yudumluyordu. Önce tüm şarapları sırayla tattık ardından şişemizi seçip, peynirimizi de söyleyip kalabalığa karıştık. Yıllar önce geldiğimde nasılsa hala öyleydi burası kendi halinde, şarap alışverişimizi de yaptık gelmişken güzelce koliye koydular sorunsuz İstanbul’a getirdik.

Erken hasat Ayapetro’yu ilk tadanlardan olmak güzeldi. Tadım fiyatı ve şarap şişelerinin fiyaları oldukça makul. Ada’nın tek yüksek sesli mekanı Polente’de birer bira içip biraz dans edip günü noktaladık. Ertesi gün erkenden kalkıp otelimizde kahvaltımızı ettik ve tekrar merkezde vaktimiz olmayacağı için alışverişimizi yaptık. Adaçayı, damla sakızı, süt reçeli ve limon reçeli ile kese kağıtlarını doldurduk. Sıra sıra tezgahlarda fiyatlar aynı, kredi kartı da geçiyor. Ve tabii ki tazecik ada kurabiyelerinden almayı da ihmal etmedik, üzüm reçelleri epey şekerli geldiği için sadece tattık almadık. Boboz’dan kuru et ve peynirimizi de alıp, asıl Ada’ya gelme amacımız olan Karina Vineyard House’a doğru yola koyulduk, minibüsle yaklaşık 10 dakika sonra bağların arasındaki odamıza ulaştık..

Otel sahipleri Uysal ailesi ile tanışıp etrafı gezdik, bağlarla çevrili iki binada 8 butik oda bulunuyor iki tanesi de balayı odası, burası sezon boyunca hizmet veriyor. Tam bir aile işletmesi karşılamadan vedalaşmaya kadar bunu tam anlmıyla hissettik 🙂 Bağbozumu döneminde yer bulmak zor erken davranmanızı öneririm, biz bu sene yine gidip bu sefer 3 gün kalmayı planlıyoruz çünkü huzura doyamadık 🙂

IMG_6373

Odalar sade ve kullanışlı dizayn edilmiş,her şey tertemiz… Bağlardan üzüm toplayıp yiyebiliyorsunuz alt bahçede de kavunlar vardı yani burada her şey doğal.

kkk

oda

Saat daha erken olduğu için yakında olan Habbele plajına inmeye karar verdik, yürüyerek 20 dakika da plajdaydık. Denize iyice doyduktan sonra gün batımı için değirmenlere gitsek mi bir türlü karar veremedik. Odamızın terasından direk izleyebileceğimizi öğrenince şarabımızı açtık peynirlerimizi çıkardık sessizliğin içinde o eşsizliğe bıraktık kendimizi…

IMG_6196

Gün batımından sonra sabahları kahvaltı, gündüz kahvenizi içebileceğiniz ek bölüme geçtik.. Kaynanam sevecek sanırım, anne yapımı dolma içi ikram ettiler şarap ile pek güzel eşleşti.IMG_6357

Sabah erken saatte dönüşümüz olduğu için kahvaltı etmeden çıkmak zorundaydık hızlıca bir çay içtik ve hiç istemeyerek geri döndük… Şimdiyse yeniden gitmek ve bu sefer daha çok vakit geçirmek için geri sayımdayız bir aksilik olmazsa yine Eylül’de buralarda olacağız…

uyuyuyuyuy

 

Ada’da genel olarak fiyatlar uygundu rakı meze yapmaya fırsatımız olmadı o nedenle ücretlendirmeler hakkında pek bilgimiz yok, menülerine baktığımız birkaç mekandan fikirle ise bazı mekanlar uygun bazıları İstanbul standartlarında diyebiliriz.

IMG_5925

adadadada

Ada’ya minimum 3 gün ayırın, deniz her tarafta güzel gidemeklerinizde aklınız kalmasın. Şehir merkezi dışında koylara giderken birçok otel mevcut daha sakin olsun derseniz buraları tercih edebilirsiniz. Otobüsle gelmek tam bir eziyet arabayla geliniz.

Yorum bırakın